Osmanlı’nın kuruluş yıllarında Anadolu’da yetişen âlim ve velîlerin büyüklerindendir. Asıl adı Hamîd olan Somuncu Baba, 1349’da Kayseri’de dünyaya gelmiştir. Babasının adı Musa’dır. Soyu 24. kuşaktan peygamberimize dayanır. İlk tahsîlini babasından alan Şeyh Hamîd-i Veli daha sonra sırasıyla Aksaray, Şam ve Erdebil’de devrin önde gelen âlimlerinden dersler alarak tasavvuf ve ilim yolunda üstün derecelere ulaşmıştır. Somuncu Baba, Hacı Bayram Veli’nin, Hacı Bayram Veli, Akşemsettin’in, Akşemsettin ise Fatih Sultan Mehmet’in hocasıdır. Somuncu Baba tasavvuf anlayışıyla yaşadığı döneme ve sonraki çağlara yön vermiş, yetiştirdiği talebeleriyle İstanbul’un fethini sağlayan manevi iklimin başlangıç noktası olmuştur.
2
Aksaray Ulu Camii
Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerinden olan Ulu Camii, Kılıçarslan’ın oğlu Rükneddin Mesud tarafından yaptırılmıştır. Karamanoğulları Dönemi’nde genişletme ve onarım çalışmaları yapılan caminin kitabesinde ”Bunun yapılmasını ve yenilenmesini merhum ve mağfur Ala-ed-din Bey’in oğlu yüce Sultan Mehmed, 811 yılında emretti” yazar ve yine aynı kitabede caminin mimarı olan Mimar Firuz‘un adı yazılmıştır. Osmanlı kayıtlarında ise caminin ismi ”Karamanoğlu Mehmed Bey Camii” olarak geçmektedir.
3
Zinciriye Medresesi
Aksaray İli, Merkez İlçe, Zincirli Mahallesinde “Zinciriye Medresesi” olarak bilinen Karamanoğullarından Yahşi Bey tarafından 14.yy. da yaptırılan bina içerisindedir. 20.yy başlarına kadar Medrese olarak işlevini sürdürmüş, 1940 yılından itibaren bir süre cezaevi olarak kullanılmıştır.Medrese açık avlulu olup kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. Dört eyvanlı, sekiz odalı plan şemasına sahiptir. Odalardan ikisi kubbe diğerleri beşik tonoz örtülüdür. Ana kapı doğu eyvanındadır. İki yanında mihrapçıklar yer almaktadır. Üzeri üçgen biçimli ve stalaktitlerle süslüdür.17.38×13.30 metre ölçülerinde olan avlunun üç tarafı revaklıdır. Revak 10 örme ayak üzerinde birbirine bağlanan 8kemerden meydana gelmiştir. Üzeri tuğla ile örülmüş beşik tonoz örtülüdür. Köşelere gelen kısımlarında küçük tuğla kubbeler yer almaktadır. Ana kapının karşısında yer alan batı eyvanı diğer eyvanlardan daha büyük ve zeminden 75 cm daha yüksektedir. Üzeri sivri beşik tonozla örtülmüştür. Eyvanda büyük bir kapı mevcuttur. Batı eyvanının güneyinde yer alan büyük oda kare planlı ve kubbe ile örtülüdür. Orijinali yıkılmış olan kubbe yeniden yapılmıştır. Tuğla ile örülmüş üzeri taş kaplanmıştır. Odanın kuzeyinde bulunan oda, kuzey duvarının 2.60 metre içeri çekilmesiyle daraltılmış ve üzeri elips kubbe ile örtülmüştür. Orijinal olan kubbe tuğla ile örülmüştür. Diğer odalar dikdörtgen planlı olup, üzerleri taş beşik tonoz ile örtülüdür. Giriş eyvanının yanlarında bulunan odalarda birer pencere mevcuttur.
4
Azm-i Milli Un Fabrikası Müzesi
Milletin azmi anlamına gelen Azmi Milli ismiyle genç Türkiye Cumhuriyeti bundan 99 yıl önce 1924 tarihinde tanıştı. Orta Anadolu da bozkırın ortasında Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla kurulan Azmi Milli Un Fabrikası genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk fabrikaları arasında yer alıyor. Neredeyse Cumhuriyetle yaşıt olan fabrika adeta övünç nişanesi gibi ilk günkü gibi ayakta. Hala makinalar çalışır durumda. Günümüze kadar sapasağlam ayakta kalmayı başarmış nadide bir eser. Cumhuriyet’in ilk yapı taşlarından, Türkiye’nin ilk hidroelektrik santraline sahip, Azmi milli un fabrikası 99 yaşındadır.
5
Aksaray Müzesi
Kapadokya Bölgesi’nin giriş kapısı olan Aksaray’da ilk müzecilik faaliyetleri 1969 yılında şehir merkezinde bulunan Karamanoğlu Dönemi’ne ait Zinciriye Medresesi’nde başlamıştır. Müze binası 2006 yılı sonunda yeni binasına taşınmıştır. 2014 yılında teşhir tanzim çalışmalarıyla yenilenerek kronolojik teşhir düzeniyle ziyarete açılmıştır. Müze 10.200 m2 açık alan, 2400 m2’lik bir kapalı alana sahiptir. Üç katlı olan Müze binası Anadolu Selçuklu kümbetlerinden, Kapadokya Bölgesi’nde ve Aksaray İli’nde bulunan peri bacalarından esinlenilen eklektik sanat anlayışıyla planlanmıştır. Müze binasının zemin katında; birbirine koridorlarla bağlanan 5 adet teşhir salonu, birinci katta; etnografya salonu, müze idari bölüm, kütüphane, konferans salonu ve çok amaçlı eğitim salonu, ikinci katta; depolar ve laboratuvar yer almaktadır. Arkeolojik eser gurubunda, M.Ö. 8500’lerden başlayarak Neolitik, Kalkolitik ve Erken Tunç çağlarını kapsayan tarih öncesi dönemlerden Orta Tunç, Geç Tunç, Demir, Helenistik, Roma, Geç Roma ve Anadolu Selçuklu dönemlerini içine alan tarihi çağlara ait çok çeşitli eserler bulunmaktadır.
6
Yüksek Kilise
Günümüzde ‘Yüksek Kilise’ olarak bilinen ‘ANALİPSİS TEPESİ’ ve civarında çok miktarda işlenmiş obsidiyenden işlenmiş taş baltaları ve seramik parçalara rastlanması, bölgede ‘Kalkolitik Çağı’ insanının yaşadığını göstermektedir. M.Ö. 2000’den itibaren Hititlerin yaşadığını Güzelyurt içerisinde Sivrihisar yolu üzerinde bulunan Kulaklı Tepe’deki kale kalıntısı ve Analipsis Tepesi’ndeki kilisenin üzerinde oturduğu duvarlardan anlıyoruz.
7
Manastır Vadisi
Manastır Vadisi, içerisinde bulundurduğu 28 kilise, 2 yeraltı şehri ve yüzlerce kaya oyma mekân ile Ihlara Vadisinden sonra bölgedeki en önemli vadidir. 5.5 Kilometre uzunluğundaki Manastır Vadisinde; Kilise Cami, Sivişli Kilise, Koç Kilise, Çömlekçi Kilise, Kalburlu Kilise ve Kömürlü Kilise öne çıkan tarihi yapılardır. Bununla beraber vadi içerisinde ziyarete kapalı çok sayıda kilise, şapel, kaya oyma mekân ve dini yapı bulunmaktadır. Tarihi özelliklerinin yanı sıra muhteşem bir doğal güzelliğe sahip olan Manastır Vadisinde güçlü bir yaşamın izleri de görülmektedir. Roma, Bizans dönemlerinin derin izlerini taşıyan Manastır Vadisi aynı zamanda güzel bir trekking alanıdır. Vadiye gelen ziyaretçiler Kömürlü Kiliseden sonra 4 Kilometre daha yürüyerek önce Sivrihisar Kalesine, oradan da Kızıl Kiliseyi ulaşabilmektedirler.
8
Kızıl Kilise
Kızıl Kilise, kırmızı kesme taştan yapıldığı için bu ismi almış bir Ermeni kilisesidir. Kızıl Kilise’nin V. veya VI. yüzyıllarda inşaat edildiği tahmin edilmektedir.
17 Mayıs 2025
No
Gezilecek
Önemi
1
Ihlara Vadisi
Tarihi kaynaklardaki adı Peristremma olan Ihlara Vadisi bitki örtüsü, kilise ve şapelleriyle; doğa, tarih, sanat ve kültür olgusunun bir araya geldiği nadir alanlardandır. Ihlara Vadisi’nin dikkat çeken bir başka özelliği ise doğasıdır. Duvar gibi dik, derin ve dar vadinin tabanındaki suyun kenarında, bağlar ve bahçelerden oluşan yoğun bir yeşillik şeridi yer alır. Sanki doğa kendini vadi içine gizlemiştir. Vadi çevresinde bozkır görünüşlü ve cılız bitki örtüsü hâkimdir. Vadinin yamaçlarına geldiğinizde ise zengin ve yeşil bir doğa parçasının vadi içinde saklandığını görürsünüz. İşte bu gizlenmiş olma durumu, vadinin özel yerini de belirlemiştir. Vadi tabanında bölgedeki karasal iklimden farklı olarak, Akdeniz iklimine yakın bir iklim görülmektedir. Vadi tabanı bu özelliği ile doğal bir mikroklima alanıdır. Buna bağlı olarak vadi tabanında başta Antep fıstığı olmak üzere çok çeşitli bitkiler yetişmektedir.
2
Selime Katedrali ve Peri Bacaları
Selime Katedrali iki katlı olarak inşa edilmiş, Kapadokya’nın en büyük katedralidir. Katedral VIII. yüzyıl ile XI. yüzyıl olarak tarihlenmektedir. Katedralde İsa’nın göğe çıkışı, Meryem gibi tasvirler vardır. Selime katedrali ve manastırına çıkışta yüksek bir koridor karşımıza çıkar ki bu develerin çıkarıldığı kervan yolunun bir kısmıdır. Selime’de kurulan pazar nedeniyle, kervanlar Selime’ye gelmekte ve kervanların güvenliği için develer katedralin orta kesimine kadar çıkartılırdı. Bu kısmın üstüne de dinlenmek ve ibadet etmek isteyenler için Selime Katedrali ve Manastırı inşa edilmiştir.
3
Aziz Mercurius Yeraltı Şehri
Bölgenin en büyük yer altı şehirlerinden biri. Kilisesi, Hristiyanlığın yasak olduğu milattan sonra 250’li yıllarda Aziz Mercurius döneminde kullanılmıştır. Aziz Mercurius, MS 225-250 yılları arasında yaşamış bir komutandır. Roma İmparatorluğu zamanında Kapadokya bölgesinde doğmuş, Hristiyan olduğunu açıklaması üzerine kral tarafından Kapadokya’ya sürgüne gönderilmiştir. Aziz Mercurius Yer Altı Şehri 7 katlıdır. Şehrin 3 katı temizlenerek turizme açılmıştır. Yer altı şehrine halkın “Develik” olarak andığı Selçuklu Döneminden kalma bir handan girilmekte, sonrasında koridorlar ve odalardan katlara giriş yapılmaktadır. Genellikle yer altı şehirlerinde bulunan kiliseler küçükken, burada bulunan kilise bir katedrali andırmaktadır. Yapılan kazılarda, kilisenin tabanında çocuklara ve yetişkinlere ait olan 20 adet mezar bulunmuştur.
4
Güvercinkayası
Anadolu’daki kale kent modelinin öncüsü olan Güvercinkayası, Çatalsu Köyü yakınlarında, Melendiz su kıyısında 7 bin yıllık geçmişiyle Anadolu tarihine ışık tutuyor. Günümüzde Mamasın Baraj Gölü içinde yüksek bir kaya kütlesinin üzerine konuşlanmış yerleşme, MÖ 5200-4750 yıllarına tarihlenmektedir. Yerleşme, çevredeki eski göç yollarına da hakim konumdadır. Güvercinkayası’nda arkeolojik kazı çalışmaları 1996 yılında başlarken, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Prehistorya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sevil Gülçur başkanlığında uluslararası bir ekiple sürdürülmektedir. Orta Kalkolitik Dönem’den bugünlere ulaşan Güvercinkayası, İç Anadolu’da ”kale kent’‘ olarak tanımlayabileceğimiz yerleşme türünün bilinen ilk ve en eski öncü örneğidir. Ancak düzenli bir köy olarak tanımlanabilecek bu yerleşmenin buluntuları, çok daha sonraları kurulacak Anadolu modeli kentlerin nasıl evrimleştiği konusunda çok önemli bilgiler sağlamaktadır. Kazılar sırasında ele geçen damga mühürler ve bazı çanak çömlek de yerleşmenin uzak bölgelerle, özellikle de Doğu Anadolu-Kuzey Mezopotamya ile olan ilişkilerine işaret etmektedir.
5
Ağzıkarahan Kervansarayı
Eski kaynaklarda Hoca Mes’ud Ribatı olarak geçen kervansarayın bugün kullanılan Ağzıkara Han adı, oldukça yenidir ve adını yakınındaki köyden almaktadır. Yapıya özel yuvaları içinde bulunan, iki kitabesinde belirtildiği üzere H.628-M.1231 ile H.637-M.1239-40 yılları arasında Selçuklu sultanları I.Alaaddin Keykubat (M.1219-1236) ile oğlu II.Gıyaseddin Keyhüsrev (M.1236-1246)’in hükümdarlık günlerinde inşa edilmiştir.
6
Tepesitelik Han
Aksaray-Nevşehir yolu üzerinde bulunan kervansaray Aksaray’a yaklaşık 21 km. mesafededir. Üzeri, enine ve boyuna yarım daire beşik tonozla örtülü dikdörtgen bir plana sahiptir. Yapının dar kenarı boyunca dörder, uzun kenarı boyunca altışar adet olmak üzere 24 yığma ayağı bulunmaktadır. Dar kenar boyunca yerleştirilmiş olan dörder ayak geniş ekseni boyunca uzanan yarım daire beşik tonoz örtülü beş sahın meydana getirmektedir Yanlarda bulunan ikişer sahın, girişte, ortada ve en sonda yarım daire beşik tonozla örtülü enine üç sahın ile kesilmektedir. Ortadaki boyuna sahın ile enine sahınlardan, ortada olanların kesiştikleri yerde, yani yapının tam ortasında kubbe ile örtülü aydınlık feneri yer almaktadır. Yığma olarak inşa edilmiş olan yapının duvarları, moloz olup, kesme taş ile kaplıdır. Tezyinat olarak sütunlar üzerinde iki tane rozete rastlanmıştır.
7
Aşıklıhöyük
Aksaray İli’nin 25 km. güneydoğusundaki Kızılkaya köyünde bir tarafı Melendiz Nehri’ne, diğer tarafı ise tarıma açık tarlalara bakan höyük tarıma elverişli, su kenarına yakın bir yere kurulmuştur. 1989 yılından beri arkeolojik kazılar yapılmaktadır. Aşıklı Höyük Anadolu’da Akeramik Neolitik Dönem’e (günümüzden on bin yıl önce) ait en eski “ilk köy yerleşimlerini” sergileyen önemli ören yerlerinden biridir.